Son güncelleme 27 Nisan 2024 - 14:46
02 Haz 2015 Konuk Yazar, Sürmanşet 0
Yakın zamanda bir doktorumuza yapılan ve ölümüyle sonuçlanan şiddet ile ülke çalkalanıyor. Sağlık çalışanları haklı olarak bu durumun artık değişmesini istiyorlar.
Diğer yandan ülkemizde genel anlamda artan bir şiddet var. Birçok sebebi olmakla beraber, çözüm için doğru bir yaklaşım hala üretilemiyor.
Sağlık çalışanına şiddet, şiddetin en uç noktasıdır. Çünkü kim olursa olsun, ister bebek, ister kadın, ister hâkim, ister suçlu hava, su gibi sağlık ihtiyacı da önemli ve öncelikli bir konudur. Bir insanın bu ihtiyaca karşı şiddet uygulayabilecek duruma gelmesi, bir bakıma nefes almaktan, yemekten, su içmekten kesin vazgeçmesi gibi bir şeydir.
Çok değil, bundan 30 yıl önce, bir doktorun, öğretmenin, hâkimin, profesörün sözü, yönetmelik gibi kabul edilir. Bu kişinin de en doğru kararı verdiği, söylediği, yapılması gerekeni ifade ettiği düşünülürdü…
Peki; Ne değişti?
İlk önce bilgiye olan güven değişti. Bilgi yerini inanca bıraktı.
Sonra kişiler değişti, mesleki önceliklerin yerini, ekonomik öncelikler aldı.
Eğitim değişti, öğrenmeye anlamaya dayalı eğitim sistemi yerini, rekabete ve rakiplere karşı avantajlı olmak için, yoğun bilgi yüklemesine, anlamadan öğrenmeye yani, ezbere bıraktı.
Günümüzde hiçbir kamu kurumuna tam güven kalmadı. Tarafsızlığını yitirmiş, öyle ya da böyle bir yere, şeye, kişiye taraf olmuş kişilerden oluşan kamu kurumları inancı güçlendi. Artık ne polisin, ne askerin, ne hâkimin, ne avukatın, ne savcının, ne bilimcinin, ne öğretmenin, ne de profesörün sözüne itimat kalmadı.
Üstelik gerekçelerde haklı…
Onca yıl çaba ve parayla okuttuğumuz çocuklarımız iş bulamıyor. Piyasa değerleri düşük… Rekabet sert ve her zaman aynı paraya çalışabilecek daha iyi bir alternatif var. Çocuklarımız bilgi cahili, aldıkları bilgileri yorumlayacak kadar bile anlamamışlar. Kendilerini verilenleri sıralıyorlar. Ama yeni hiçbir şey üretemiyorlar.
Öğretmenlerimiz de çocuklardan daha iyi durumda değil. Çoğu manevi değil, maddi nedenlerle bu meslekte… Kendini geliştiren, çocuklara güncel katkılarda bulunan, onların seviyesine inerek anlatan çok az.
Üniversite düzeyinde akademik çevrelerimizde çok güvenilir pozisyonda değil. Kaç tanesinin bilimsel çalışma yapmadan unvan aldığını, payelerine uymayan yetersiz çalışmalarla (hatta kimi zaman yurt dışı kaynaklardan aşırma ile) unvan ve yetki sahibi olduklarını duyuyoruz. Tüm akademik çevrede belki bu kişiler küçük bir yüzde ama bunları aralarından temizleyen tarafsız, adil bir sistemleri olmadığı için töhmet altında kalıyorlar.
Hukuk konusuna girmeyeceğim bile… Avukatına güvenen sayısı çok azaldı. Avukatlara işini “adaletin tecellisi için değil, maddiyatın tecellisi için yapıyor” gözüyle bakmayan çok az kaldı…
Devlet dairelerinde işi olanlara gelince, memurlarımızın kendilerini vatandaştan daha üst ve bilgili görmeleri pek değişmedi. Hala ukala, az iş çok çene yapan, baskın psikoloji ile konumunu koruyan, dedikodu, yandaşlık, hemşerilik mekanizmalarıyla çalışanları, aralarından temizleyemeyen bir sisteme sahipler.
İşçileri işçi sendikaları ise özellikle ayrı bir dert, sendikasına güven duyan işçi sayısı hızla düştü. Sendika içindeki hakim olan gruba dahil olmadıkça, hiçbir işçi, kendisini örgütlenmiş ve güvence altında görmüyor.
Böyle bir ortamda tıp ve sağlık çalışanlarına da güven, inanç çok azaldı. Artık sayısını bilmediğimiz kadar tıp fakültesinden mezun olan, eskiden röntgenle kanseri teşhis eden doktorlar yerine emarla bile teşhis koyamayıp, ilaç mümessillerinin tavsiye ilaçlarını kullanan doktorlar türedi.
Tıp değerleri, bilimsel meraklar gitmiş. Hipokrat yemininin doktor üzerindeki etkisi ve bağlayıcılığı belki Cumhurbaşkanlığı yemini düzeyinde, daha fazla değil.
Bunun yerine mecburi hizmeti bir an önce bitirip, özel bir kurumda veya şahsi ihtisas alanında muayhane açmak daha öncelikli. Çoğu özel muayhane sahibi doktor’un doğru ve verimli kontrol edilememesi, meslek ilkelerini göz ardı ettiklerinde, görmezden gelinmesi de bu mesleği çok yıprattı. Hele vergi levhalarını gördükçe, bu bakış açısı daha da güçlendi.
Peki, kim hatalı?
Önce ”tıp fakülteleri ve onları geliştirmesi gereken devlet kurumları” yöneticileri hatalı… Doktor olmanın gereğini yerine getirecek kadar bilgilendirmeden bu çocukları göreve yolladıkları için hatalılar. Onların her hatası, bu kurumlara olan inancı törpülüyor.
Sonra sağlık çalışanlarına yeterli eğitim vermeden, hasta ve hasta yakını psikolojisi bilgileriyle yeterli donatmadan sisteme çıkardıkları için aynı kurumlar gene hatalı.
Yani özellikle kamu sağlık sektöründe çalışanlarımızın çoğu profesyonel değil… Ağır iş yükü altında, kendi değerleri ile pişmeleri ve gelişmeleri bekleniyor.
Gene aynı kurumlar, bu kişilerin insani değerlerini ve gücünü zorlayacak, nerdeyse bu işi yaptığına pişman edecek şartlarda çalıştırdıkları için de sorumlular. Hiç kimse sonsuza kadar anlayışlı, dikkatli, sabırlı mükemmel olamaz. Hiç kimse adil olmayan iş yükü paylaşımından dolayı, mutsuzluğa ve güvensizliğe kapılmadan işine devam edemez.
Bir arada sağlık çalışanlarının üzerinde demoklesin kılıcı sallandırıldı. Yurt dışından doktor getiririz.
Sonra vatandaşın derdine çözüm bulması, ekonomik açıdan riskinin düşürülmesine yönelik sistemler bile kontrol edilmedi. Eğer özel sağlık sigortasıyla hastaneye bir baş ağrısı için giderseniz, emar’ınıza kadar maliyet kalemleri çıkıyor bir anda. Hastane kazanıyor, hasta bir sürü endişeye kapılıyor. Sigorta şirketi bu sefer risklerin alanını daraltıyor. Özel sağlık sigortasının, sağlıklı bir tedavi bir güvencesi de düşüyor.
Sağlık sisteminin tüm reklam ve abartmalara rağmen, ciddi anlamda laçkalaşmış olması ayrı bir şey. Hasta ücretsiz olduğu söylenen sistemde bir sürü ek masraf, katkı payı, doktor muayenesi vs. ödüyor. İnternet üzerinden sıra alınıyor ama hala kuyruklar ve muayene sıraları, hastane koridorlarında oradan oraya gitmeleri bitmiş değil.
Vatandaş zaten sisteme olan güvenini kaybetmiş. Bir de bilgiye değil, inanca dayalı bir toplum modelinde ise; çok rahat doktorun gerektiği kadar çaba göstermediğine, önem vermediğine, aslında istese daha farklı bir sonuç alabileceğine inanıyor.
Birisine, bize değer vermediğini düşündüğümüzde nasıl davranıyorsak, o da doktora aynı açısıyla bakıyor.
Bu kişi, işinde mükemmel bir doktor da, sağlık çalışanı olsa da fark etmiyor.
İnanç öne çıktı mı, mantık ona uyuyor ve sonuç bu işte…
Bir doktorun yetişmesi nerden baksanız 20 yıl. İyi bir doktorun kaybı sadece ailesi ve sevenleri için değil, tüm ülke için ciddi bir kayıptır. Kimileri için manevi, kimileri için maddi…
Bir an önce sistemdeki bu aksaklıkların giderilmesi ve bu şiddetin durması dileğiyle…
Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı Hüseyin Alpay el değiştiren belediyelerde işten çıkarmalar yaşandığını ve taşeron işçilere kadro verilmesi […]
DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, TBMM’de yaptığı basın toplantısında 9. Yargı Paketine yönelik görüşlerini dile getirdi. 8. […]
“Denizli ittifakı, Türkiye ittifakı kazandı” CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu’nu ziyaret etti. CHP […]
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) 1001 – ‘Cumhuriyetimizin 100. Yılı Özel Çağrısı’na yapılan başvurular neticesinde destek almaya hak […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Çekmeköy Belediye Başkanı Orhan Çerkez’e tebrik ziyaretinde bulundu. İmamoğlu, Çekmeköy Belediyesi girişinde alkışlarla karşılandı. Çerkez’e hayırlı […]
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2024 Mart ayı sonu itibarıyla İzmir’de trafiğe kayıtlı toplam taşıt sayısı bir önceki yılın aynı […]
Merkez İşyeri Denetleme ve Danışmanlık Grubu ile Meslek Eğitimini Geliştirme Kurulu Toplantısı Ticaret Bakanı Sn. Ömer Bolat’ın katılımı ile […]
Yetimi Yoksulu Gözetenler Derneği, 2024 yılı Afrika vacip kurban hisse bedelini 3.000 TL olarak açıkladı. Dernek, bu yıl kurban bağışlarını […]
Muğla Büyükşehir Belediyesi Evde Bakım ekipleri bu hizmetten yararlanan yatağa bağımlı ve engelli vatandaşlara evlerinde reçete yazabilecek. Muğla Büyükşehir Belediyesi […]
DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, TÜRKPA heyetiyle İsviçre’nin Cenevre şehrine gitti. Türki devletlerin bir araya geldiği etkinliklere katılan […]
17 Nis 2024 0
Eylül Aşkın Türkiye Haber Portalı’nda hazırlayıp...07 Kas 2021 0
AK Parti Denizli Milletvekili, TBMM Plan ve...24 Nis 2021 0
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın babası Rüstem Tatar...10 Ara 2020 0
Cumhurbaşkanı Tatar: “Türkiye’nin güçlü...05 Ara 2020 0
—-Birinci Bölümün DEVAMI—-...27 Nis 2024 0
GENÇLER ‘GEZİ İSTANBUL’ İLE ŞEHRİ DOYASIYA GEZECEK İBB, İstanbul’un tarihi ve kültürel miras alanlarını gençlerle buluşturduğu Gezi İstanbul projesine bu […]