H.A.A.R.P
Yer: Gakona, Alaska askeri üssü
Koordinatlar: 62 derece 23.5 dakika Kuzey 145 derece 8.8 dakika Batı
Projeyi yürüten: ABD Deniz Kuvvetleri
H.A.A.R.P, High Frequency Active Auroral Research Program ( Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı)
H.A.A.R.P teknolojisini kamuoyunda tartışılan diğer konulardan farklı kılan, gerçekten var olması. Yani HAARP gerçek. Dolayısıyla gerçek olduğunun çeşitli kaynaklarca teyit edilmesi gerekmiyor. HAARP, Bernard Eastlund isimli bir bilim adamının çalışma ve deneylerinden yararlanılarak gerçekleştirildi. Eastlund’in çalısmalarının patenti ABD Deniz Kuvvetleri tarafından satın alınınca, HAARP askeri bir kimliğe büründü. Çalışmaları Eastlund’i şu sonuca ulaştırdı: – Bir milyar watt gücündeki Yüksek Frekanslı – High Frequency (HF) ve Çok Yüksek Frekanslı – Extremely High Frequency (EHF) dalgaların,direkt olarak ionosferdeki herhangi bir noktaya transfer edilmesi, – böylece ionosferin, birikmiş elektrik enerjisi sayesinde ısıtılması. Isınan ionosferin yükselmesi. – Yükselen ionosferin yüksek frekanslı radyo/telsiz dalgaları ve ELF (kisa dalga) ve mikrodalga sinyalleri için mükemmel bir geçirgen niteliğe sahip olduğu, yani bu tabaka kullanılarak dünya üzerindeki iki nokta arasında iletişimin sağlanabilmesi.
Bir çok farklı amaca yönelik olmakla beraber H.A.A.R.P’in 3 ana amacı var:
- Çok derine dalmış olan nükleer denizaltılar ile düşmana fark ettirmeden haberleşme sağlayarak, nükleer saldırı için gerekli olan “go” emrinin verilmesi.
- Toprak altının incelenmesi suretiyle yer altındaki petrol, doğal gaz ve diğer mineral yataklarının ne kadar derinde olursa olsun ortaya çıkarılması.( Dünyanın rötgenini, emarını çekmek . Buradan da şu sonucada varılabilinir Türkiye başta olmak üzere yabancı ülkelerin neden Türkiye’den arazi aldıkları?)
- Düşman nükleer füzelerinin ateşlendikten sonra birkaç saniye içinde saptanarak yok edilmesi.
Bunlara ek olarak H.A.A.R.P aşağıdaki hedeflere varılması için de tasarlanmış: Dünyanın her yerinde kesintisiz elektrik enerjisi sağlanması, kasırga ve fırtınaların kontrol altına alınması, sulama ve tarımsal ürün yetiştirilmesinde büyük aşama kaydedilmesi, tüm dünyada haberleşmenin ucuzlaması ve etkinleşmesi, nükleer füzelerin önemlerini yitirerek zaman içinde ortadan kalkmaları ve terörizmin minimize edilmesi HAARP’in iyi amaçları. Ancak H.A.A.R.P’in maalesef kötü yanları da var. H.A.A.R.P aşagıdaki etkilere yol açabiliyor:
Başka bir kaynaktan konu ile ilgili detay bilgi:
Bilim-adamlarının araştırmalarına göre H.A.A.R.P’ta kullanılan ELF sinyalleri canlılar üzerinde büyük zararlara yol açabilir. Davranışsal, sinirsel bozukluklar, embriyonik dokuda tahrip, katarakt, metabolizma değişiklikleri, kan yapısının bozulması, bağışıklık sisteminin çökmesi,vb….. H.A.A.R.P, Ronald Reagan döneminde üzerinde çalışılmaya başlanan,ama sonradan bütçe yetersizlikleri ve başarısız denemeler yüzünden vazgeçilen ‘Star Wars’ projesinin yerini almış durumda. Proje, çok küçük sinyallerle çok büyük enerjileri kontrol etme mantığı üzerine kurulu. üstelik maliyeti çok düşük ve teknolojik olarak da üstün seviyede gereksinimleri yok. Başka bir deyişle H.A.A.R.P’i gerçekleştirmek için bir süper devlet olmak gerekmiyor. Nükleer materyal gerektirmediği için gizlilik içinde inşa edilebilmesi mümkün. Bilim adamlarına göre H.A.A.R.P öylesine bir güç haline gelebilir ki, bunu elinde tutan dünyanın tartışmasız hakimi olabilir.( U.S.A gibi)
H.A.A.R.P DEPREM YARATABILIR Mİ?
H.A.A.R.P 2 şekilde depreme sebep olabilir. Birincisi direkt olarak uygun frekanstaki elektromanyetik dalgaların yerin altına “enjekte” edilmesi ( Gölcükdeki Deniz Üssünün altına yerleştirilen araç aşağıdaki yazıda bunu okuyacaksınız. ); İkinci olarak da depreme hassas bir bölgede radyasyon yaymayan belli güçte bir termo-nükleer patlama yaratılması, fay hattını harekete geçirebilir.(İnsanlar Marmara depreminde yıldızlar yere inmişti diye tanımlamalarda bulundu. Yıldızlar yere inmedi, termonükleer bir patlama sonucu ortaya çıkan enerjiyi gördüler! Her birinin çapı (yıldız sandıkları) 10 cm ile 5 m büyüklüğünde)
HAARP ÇALIŞTIRILDIĞINDA İLK GÖZLEMLENEN OLAYLAR:
17 AĞUSTOS DEPREMİNİN ARDINDA YATAN SIR
17 Ağustos 1999, Gölcük Saatler gecenin üçüydü ve insanlar can havliyle kendilerini evlerinden dışarıya atarken sanki bir kıyameti yaşıyor gibiydiler. Ali Kırca’ nın yönettiği Siyaset Meydanı’nda enkazdan kurtarılan bir kadın şunları söylüyordu ‘O gece ne olduğunu bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki bu,depremden farklı bir şeydi. Bir iddiaya göre depremden hemen önce Gölcük’ ten Avcılar’ a kadar geniş bir alanda görülen “ateş topu” ile ilgili bilimsel bir açıklama yapılamıyordu.
Kimsenin birbiriyle haberleşmesi istenmiyordu. Cumhurbaşkanı dahi sabahleyin “benim de telefonum kesikti” şeklinde garip bir açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı ve başbakan şaşkındı. Saatlerce “üzgünüz” bile diyemediler. 4 dakika içinde İsrail Başbakanı ve Birleşik Devletler Başkanı Clinton ile irtibat kuruldu. O anda İsrail’de Ben Gurion’ un Lod askeri hava alanından 4 adet savaş uçağı eşliğinde 2 nakliye uçağı havalanıyordu. 2 dakika sonra da İsrail Deniz Kuvvetleri ve NATO Güney Deniz Saha komutanlığı’ na bağlı tüm birlikler DEFCON-4 acil durumuna geçirildi. Amerikan 6′ ncı filosuna bağlı gemiler de rotalarını İstanbul’a çevirmek için Pentagon’dan emir aldılar. Bu arada devreye Avrupa ülkelerinin liderleri de giriyor ve belki de onlardan da Türkiye için sözler alınıyordu. Yunanistan bile harekete geçirilerek Türkiye’ ye karşı olan hasımlık tutumuna son vermesi sağlanıyordu. Tüm Batı Başkentleri hareket halindeydi, panik yoktu. Her şey kontrol ve koordinasyon altındaydı; Bir tek Türkiye dışında.
İsrailli askerler ve üst düzey subaylar o gece Gölcük’te ne arıyorlardı. Bu devir teslim töreni her yıl yapılan rutin bir ulusal törendi. Uluslararası bir kimliği yoktu. Bunun nedenini şimdi daha iyi anlıyoruz. Hiç kimse bu güne kadar hiç katılmadıkları bu devir teslim törenine neden katıldıklarını sormadı. Ya şaşkınlıktan, ya da telaştan, enkaz altında kaç İsrail askerinin öldüğü, kaçının yaralandığını da soran olmadı. O felakette kaç İsrail askerinin öldüğünü ne Genelkurmay yayınladı nede İsrail böyle bir bilgiyi açıklamak nezaketinde bulundu. Herkese verdikleri imaj ise, bize yardım için geldikleriydi. Hemen bir hastane kurdular. Esas amaçları enkaz altındaki askerlerini ve önemli askeri malzemeyi çıkartarak götürmekti. Sabah saat 03:05 ile 06:30 arasında Batı’da bu hareketlilik yaşanırken bölgede de çok hızlı ve çok gizli askeri hareketlilik hakimdi. Ancak herkes kendi derdine düşmüş olduğundan bu olağanüstü gizli operasyondan kimsenin haberi olmuyordu. Böylece bu işi planlayanlar gecenin karanlığından da yararlanıp denizaltından parçaları yüzeye vuran Tesla makinesinin kalıntılarını toplayıp, yer altı ve yerüstündeki tüm izleri yok etmeye çalışıyorlardı. Ve bölgeye son hızla gelen Rus araştırma gemisi dahi sabah saat 06:30′ da bölgeye vardığında, havanın aydınlanmasıyla birlikte etrafta delil olabilecek tek bir cisim bile kalmamıştı. Deniz altında oluşan radyasyon anlaşılmasın, dibe çöken kalıntılar araştırılmasın ve patlama sonucu meydana gelen denizaltı krateri ve çukur ortaya çıkarılmasın diye bu bölge derhal askeri karantinaya alınarak dalışa yasak bölge ilan ediliyordu. Ancak bütün bu temizlikler yapıldıktan sonra Sayın Ecevit ve daha sonra da Sayın Demirel’in bölgeye gitmesine izin veriliyordu. Amerika tüm imkanlarını seferber etti. Clinton Amerikan halkından Türkiye’ye yardım etmesini istedi. Kasım’ da Türkiye’ye geleceğini ilan edip; Sayın Ecevit’ in de, bu arada Amerika’ ya kendini ziyarete geleceğini haber verdi.
Aydoğan Vatandaş’ın yazdığı ”Agharta Elektromanyetik Savaş Başladı” adlı kitabından kısa bir örnek :
“Körfez Savaşı’ndan sonra Amerikalı askerler, teknolojinin bir bombanın hangi binaya isabet edeceğini saptamakla kalmayıp, binanın hangi penceresinden gireceğini seçmelerine de yardımcı olduğunu söyleyerek övünüyorlardı.”
11 Eylül 2001 tarihinde ABD, kendi ürettiği teknolojiyle vuruldu. Yaklaşan teknolojinin etkileri daha da büyük olacak. ABD eski Savunma Bakanı William Cohen’in 28 Nisan 1997 yılında yaptığı konuşma, işte bu yeni teknolojiyi ve beraberinde getireceği olası tehlikeleri haber veriyordu…
30/07/2010 TARİHLİ GAZETELERDE YAYINLANAN YAZILARDAN BİRİ
ABD’den Rusya’ya HAARP Saldırısı
Hava sıcaklığının 40 derecede seyrettiği Rusya’da bilim-adamları, boğucu yazdan ABD’yi sorumlu tutmaya başladı.
Hava sıcaklığının 40 derecede seyrettiği Rusya’da bilimadamları, boğucu yazdan ABD’yi sorumlu tutmaya başladı. Buna göre, ABD, HAARP sistemiyle iyonosferde güçlü dalga göndererek Rusya’yı kavuruyor. Komplo teorisi gibi duran bu iddia, ülkenin büyük gazetelerinden Komsomolskaya Pravda Gazetesi’nde enine boyuna ele alındı.
Rusya, gölgede 40 dereceye yaklaşan anormal çöl sıcaklarının ardında düşman eli aramaya başladı. Kavurucu sıcakların doğal olamayacak kadar uzun sürdüğünü dile getirmeye başlayan Rus fizikçiler, “ABD, bize gizli iklim silahı HAARP ile savaş açmış olabilir” görüşünü öne sürmeye başladı.
Sahra çölünü aratmayan Rusya’daki sıcak dalgasını inceleyen Komsomolskaya Pravda gazetesi, bir dizi uzmandan görüş alarak böyle bir ihtimalin bulunduğu sonucuna vardı. En büyük şüphe ise Pentagon’un kontrolünde 1997 yılından beri Alaska’da çalıştırılan yüksek frekans dalga yayıcı HAARP istasyonu üzerinde toplandı. Tektonik silah, Moskova Devlet Üniversitesi MGU Fizik Fakültesi hocalarından Georgiy Vasilyev, ABD’nin çalıştırmakta olduğu Alaska’daki HAARP istasyonunu resmen jeofizik ve tektonik bir silah olarak tanımladı. Vasiliyev, şunları söyledi:
“Alaska’daki HAARP istasyonu tam güçle çalıştırıldığında, sadece bir saatte 3.5 megawatt elektrik enerjisi tüketiyor. 14 hektar alanı kaplayan 22 metrelik 180 dev anten üzerinde göklere yükselen enerji plazma kümesi oluşturuyor. HAARP çalıştırıldığı günden bu yana, dünyanın değişik bölgelerinde iklim anomalileri gözlenmeye başlandı. Kar yağması gereken yerleri güneş kavururken, Afrika’da kar yağışları gözlenmekte. Bu tuhaf olgular genelde küresel ısınmaya fatura ediliyor. Ama bize göre anomalilerin asıl sorumlusu Pentagon’un HAARP sistemidir.”
Saldırı iddiası
Rusya Silahlı Kuvvetleri’nde iklim uzmanı olarak çalışan Nikolay Karavayev ise Rusya’ya bu yaz iklim silahıyla saldırı düzenlendiğine yüzde 100 emin olduğunu söyledi. Karavayev, şu görüşü savundu:
“ABD Hava Kuvvetleri raporunda net bir dille ‘2025 yılına kadar iklimi müttefikimiz yapmalıyız ifadesi’ yer alıyor. Hatta Pentagon, günümüzde sadece sivil kuruluşların araştırma yapmaya yetkili olduğu uluslararası iklim anlaşmasından çıkmayı da düşünüyor. Bana göre ABD, iklim silahı konusunda öylesine ileri gitti ki, yakında bunu gizlemeden dünyaya sergilemeye başlayacak.”
Rusya kavrulurken Avrupa niye serin! Rus uzman Karavayev’e göre, Moskova’nın 40 dereceyle kavrulduğu sırada Avrupa ülkelerinde yaz nispeten daha serin geçiyor. Berlin 18, Varşova 25, Viyana 20, Paris 20 derece. Batıda Ukrayna sınırında etkisini kaybeden yüksek basınç cephesi, Karadeniz kıyılarından kuzeyde Murmansk kutup bölgesine kadar uzanıyor. Ülke sınırlarını takip eden yüksek basınç cephesi onu besleyecek ortam bulunmamasına rağmen dağılmıyor.
HAARP, belirli bir alan üzerinde güneşten bin misli daha kuvvetli enerji gönderebilme özelliği taşıyor. Uzmanlara göre, bu yapay ışınların yeryüzünden 600 km. yüksekte yansıtılarak dünyanın herhangi bir bölgesine yönlendirilmesi durumunda HAARP, bölgede mikrodalga fırın etkisi yaratıyor.
2017 Yılında Türkiye ikliminde yaşanan anormallikler göz önüne alındığında, Rusların haksız olmadığı sonucuna varmak hiç de zor olmasa gerek.
1 Mayıs 2017 tarihli Hürriyet gazetesi’nde çıkan bir haber başlığı ve devamında Ege’nin depremlerle imtihanı!. ”NASA uzmanları İzmir’de ‘Deprem Tahmin Yer İstasyonu’ kuruyor.”
Haberin detayı;
Bu ve benzeri haberleri yorumlayış biçimlerimize bakıp, hepsinin birer ‘komplo teorisi’ olduğunu düşünebilirsiniz; ancak gerçeğin ne olduğu konusunda bir yargıya varmak için, iyi ya da kötü her ihtimal, gözardı edilmeden araştırılmalıdır. Bu yazı, ‘özgür internet dünyası’ndan derlenen alıntılarla oluşturulmuştur ve güncellenmeye açıktır. Bu ve benzeri konuda yerli-yabancı kaynaklardan bize ulaştıracağınız yazılar (yabancı kaynaklardan çeviri) buradan ilgili okuyucu kitleye ulaştırılmaya devam edecektir. Bu konuda kendi özgün makalelerinizi de bize ”iletişim” bölümümüzden ulaştırabilirsiniz.
Dünyayı; teslim aldığımız gibi bırakmak; gelecek kuşaklara bir lütuf değil!. çocuklarımıza nefes alacakları bir dünya bırakmak görevimizdir!..
KRİTİK EŞİK / edebiyatgazetesi
17 OCAK 2016- 18 AĞUSTOS 2017