Son güncelleme 3 Mayıs 2024 - 01:57
08 Ara 2017 Manşet Yanı, Röportaj, Sürmanşet 0
Röportaj: İSMAİL BİÇER
ÖZKAN MERT’LE ŞİİRİMİZİN BUGÜNÜ ÜZERİNE
Şiire ilk gençlik yıllarında İzmir’de başlayan Özkan Mert, 1968’in politik ortamından akıp bugüne gelen önemli şairlerimizdendir. Onun şiiri ülkesinin sınırlarını aşan bir şiir. Çünkü onun şiiri, bir gezginin şiiridir. Bir şairin, şiir anlamındaki doğumundan bugüne, aynı tazelik ve duruşla var olması hiç de kolay değil. İşte bu kolay olmayanı başaran ender şairlerimiz arasında bulunuyor Özkan Mert. Anakara’da 68 olaylarının sıcak günlerinde en ön saflarda yer alır. Dev-Genç’in adayı olarak katıldığı öğrenci seçimlerinde DTCF (Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi) Senatosu’na seçilerek devrimci öğrencileri temsil eder. O dönemin İşçi Köylü Gazetesi’nde yazıları yayımlanır. 1969’da ANT dergisinde kuşaktaşı bazı şairlerle birlikte yaptıkları Devrimci Şairler Savaş Açıyor adlı oturumda İkinci Yeni düşüncesine karşıt Yeni Toplumcu Şiir’i dile getirir; 60 Şiir Kuşağı Manifestosu’na imza atar. Özkan Mert, Diren! Ey Kalbim, Hayatımızdan, Asyalıyım Yarem Derindir, Kuracağız Her Şeyi Yeniden gibi şiirleriyle devrimci kitlelerin ve şiir severlerin en çok sevdiği şairler arasında yer almayı başarır. Aşkın ve devrimin şairi olarak da adlandırılan Özkan Mert’le, şiirimizin bugünü üzerine konuştuk.
Şiirdeki üretkenliğiniz, dünden bugüne hız kesmiş değil. Bu anlamda, sürekli bir üretme hali içinde olan Özkan Mert’i nedense edebiyat-şiir dergilerinde pek göremiyoruz. Bunun nedenleri nelerdir?
Aforizmalarımın birinde; “Şairin varacağı son bir nokta yok, yalnızca geçeceği duraklar vardır.” demiştim. Şiir sürekli bir yenilenme ve kabuk değiştirme halidir. Sonsuzluğa bir yolculuktur. Dünyanın en güzel yolculuğudur. Bir orgazm halidir, tutkudur. Tutkusuz bir sanat, tutkusuz bir aşk olmaz. Hamile bir kadının çocuk doğururken yaşadığı ‘tanrılaşma’ eylemi neyse, şiir yazmakta o’dur. Bazen, çok iyi şiir yazacağımı bildiğim dönemlerde, o şiiri yazmam, beklerim. Çünkü ‘tanrılaşma sürecine giden süreci’ bir esrarkeşin esrarı çektiği gibi çekmek isterim içime. Şiir yazmak tanrıya hamile kalmak gibi bir şeydir. Şair ve şiir ilişkisi, bu dönemde çok özel ve hiç kimseyi ilgilendirmeyen bir şeydir. Şiir bittikten sonra okura kapılarını açar. Ben şiirime, bittikten sonra da hemen kapılarını okura açmasına izin vermem: Beklerim. Şiirin benden boşalmasını beklerim. Şiir boşalınca yayınlarım. Yayınlayacak dergi bulamıyorum artık. Dergiler kötü şiir simsarları oldu. Okurlara; “Siz bu kötü şiirlere layıksınız, idare edin işte!” diyorlar. Halkımızın büyük kesiminden, nasıl gerçek demokrasi ve özgürlükler için bir talep gelmiyorsa, okurlardan da iyi şiir konusunda bir talep gelmiyor. Çünkü ‘iyi şiir’ nedir bilmiyorlar, biliyorduysalar da unutturuldular.
İkinci Yeni şiir anlayışına karşıt olarak, 60 Şiir Kuşağı Manifestosu’na imza atmış şairler arasında yer aldınız. Çok ilginçtir ki; sizin o dönem İkinci Yeni’ye karşı yarattığınız tavır, bugünlerde (bazı önemli şairlerimiz tarafından da) tekrar konuşulmaya/yaratılmaya başlandı. Bu durumu nasıl açıklamak gerekir?
SOL Dergisi’nde yer alan söyleşimde bu konuda şunları söylemiştim: “Belki de soruyu şöyle sormak gerek: İkinci Yeni diye bir şey var mıydı? 60 Şiir kuşağı manifestosu imzalayan şairlerin şiirlerinin ortak noktaları çoktur: Yaşam coşkusu ve tutkusuyla yanan ve devrimci düşünceye inanan, eylemleri içinde yer alan ve şiirde devrimci bir estetik yaratan bir kuşaktı. İkinci Yeni şairlerinin şiirleri birbirinden tamamen farklıdır. Cemal Süreya ile İlhan Berk’in, Ece Ayhan’la Edip Cansever’in şiirleri birbirinden çok farklıdır. Sanki farklı şiir kuşaklarından gelmiş gibidirler. Tek ortak noktaları ‘kapalı Şiir’ oluşları ve o dönemin sosyal devinimlerine pencereden bakmalarıdır. Cemal Süreya ile bir sohbetimizde; ‘Yaa! Cemal senin İkinci Yeni ile ne ilişkin var?’ diye sormuştum. ‘İkinci Yeni benim evim’, diye yanıtlamıştı. İkinci yeni sözü şiirsel bir içerikten çok, bir markaydı; marka olarak kaldı.” İkinci Yeni şairleri teker teker ele alınmalı. İkinci Yeni sözü bir blöftür. 60 Kuşağı sözcükleri hayattan çıkardı, İkinci Yeni ise hayatı sözcüklerden çıkardı. Bu nedenle biraz plastik bir şiirdir. Biraz elmalı şeker gibidir. Bir süre tatlı tatlı yalarsın sonra bitiverir. Ama 60 şiiri gerçek bir şiirdir. Doğurgandır. İkinci Yeni gibi şekerleme bir şiir değildir. 60 Kuşağı’nın manifestocu şairleri bu gün çok farklı yerlerde olsalar da, şiirlerinin içinden insanlığın ayak seslerini, yaşamın kıvılcımlarını sözcüklerinden geçirmeyi başarmışlardır. O’nun için Diren Ey Kalbim vb. 45 yıl önce, 1968 yılında yazılmış olmasına rağmen, bugün yazılmış gibi Gezi direnişlerinde insanların umut, özgürlük ve mutluluk istediği her yerde okunuyor. Yıllar geçtikçe bu daha çok anlaşılacak.
Şiir okurunun her geçen gün azalmasının (neredeyse yok denecek noktaya gelmesinin) elbette birçok nedenleri var. Bu nedenler arasında, bugün yazılan şiirin ve bugünkü şairin rolü var mı?
Bugün ortada çok az iyi şiir var. Şu anda olduğu gibi, baskıcı dönemlerde şiirin direnmesi, fışkırması ve bu direnişlerin en güzel örneklerini vermesi gerekirken, kötü, pısırık, saçma sapan örnekler dergileri dolduruyor. Bilinmeli ki; sadece iyi şiir yazmak da yeterli değildir. Şairin bir dik duruşu olmalıdır. Bu dik duruşundan taviz vermeyen, sistemin yanında değil, özgürlüklerden ve ezilenden yana bir şair olmak gerekiyor. Bu gerçek bir aydın olmanın da gereğidir.
Sizi sadece bir şair olarak tanımlamanın eksik olacağına inanıyorum. Çünkü şiirimize düşünsel anlamda katkı sunduğunuz gibi, dünya şiirini yakından tanımamızı sağlayan çevirilere de imza attınız. Buradan hareketle; şiir çevirisinin bizdeki yerine değinelim istiyorum. Bu durum oldukça hassas bir konu olduğu kadar, şiir dünyasında sık sık tartışmalar yaratan da bir konu. ‘Şiir Çevirisi’nin bizdeki durumu nedir?
Şiir çevirisinin bizdeki durumu tek kelime ile: Rezalet!.. Türkiye’de nesnel ve bilimsel bir eleştiri ve eleştirmenler olmadığı için kimin neyi, nereden aldığı ve nasıl çevirdiği bilinmiyor. Türk Edebiyatı’nın, şiirinin ve çevirinin kökten bir temizlik harekâtına ihtiyacı var. Ay sonunda, Yitik Ülke Yayınları’ndan çıkacak olan Gece Güneşi (Modern İskandinav Şiiri) adlı antolojinin önsözünde şunları yazmıştım: “Şiirin evi neresi? Şiirin evi insan yüreğidir: Acılarla, ayrılıklarla, coşkularla, tutkularla kavrulan insan yüreği! İnsan yüreğinin coğrafyası tüm evren! İnsan yüreğinin hudutları yok! İşte tam bu noktada şiir, bizi özgürleştiren ve ölümsüzleştiren bir fırtına olarak giriyor yaşamımıza. Şiir hiçbir dönemde tanımlanamamıştır. Çünkü o, hiçbir tanıma sokulamayacak kadar büyüktür, değişkendir. Şiir üzerine söylenenler, yazılanlar ‘şiirin nasıl olması gerektiği’ konusundaki bireysel düşüncelerden öteye geçemez. Şiiri tanımlamaya çalışmak, rüzgâra eyer vurmaya çalışmaktır. Şair, şiirine kısa bir süre konukluk eder yalnızca. Hepsi bu! Şiir yalnız şairlere de bırakılamaz. Şiir, çağlar boyunca kendisi için söylenenleri, yazılanları, deneyimleri vb. kendine katarak, ayıklayarak yeniden yaratarak sonsuzluğa uzanıp gider. Şiirin tanımsızlığı, bilinmezliği, gizemi ve doğa gibi sürekli yenilenişi gerçek şairler için büyük bir olanaktır. Şiir de doğa gibi sürekli kendini yeniler ama asla tamamlamaz. Peki! Şiirin hangi dilde yazıldığı, hangi dilin çocuğu olduğu önemli midir? (…)”
Son olarak; yakında Özkan Mert okurlarını sevindirecek neler var?
Hazırladığım Modern İskandinav Şiir Antolojisi baskıda; şiir severlere yeni yıl hediyem olacak. Yitik Ülke Yayınları’ndan çıkacak. Yeni bir şiir kitabı hazırlıyorum. Bir anı/roman’a başladım. İsveçli drama ustası Lars Loren’in Anna Petrovskaya’nın Anıları adlı oyununu İsveççeden Türkçeye çeviriyorum. 3-9 yaşları arasındaki çocuklar için bir çocuk kitabı düşünüyorum. Serap Tamay-İsmet Tezcan Müzik Gurubu, 10 kadar şiirimi besteleyip şarkılaştırdılar. Bir şiir albümü çıkaracağız yakında. Bir de büyük bir rüyam var: Tüm şiirlerimden oluşan bir müzikal ve opera… Umarım bu rüyam, ben hayatta iken gerçekleşir.
Artshop Yayınları, 2016
Röportaj: İSMAİL BİÇER
DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, 1 Mayıs işçi bayramında grevdeki Mersen işçilerini ziyaret etti. Konuyla ilgili bakanlığa soru […]
İflah Olmaz İyimserlerin Eğitim’de Alternatif Yolculuğu Devam Ediyor… Kurulduğu günden itibaren çocuk haklarını hayata geçiren, katılımcı demokrasiyle yönetilen, ekolojik […]
Rekabet Kurulunun 26.07.2023 tarihli ve 23-34/644-M sayılı kararıyla Adana, Antalya ve Gaziantep illerinde faaliyet gösteren oto galerilerin 4054 sayılı Rekabetin […]
Mot Grup Bilişim Limited Şirketi’nin yeniden satıcılarının satış fiyatlarını tespit etmek ve internet satışlarını kısıtlamak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması […]
İstanbul’un 11 bin 500 noktasında internet erişim hizmeti İBB WiFi’da kota sınırlaması kalktı. İstanbullular artık Türkiye’nin en büyük ücretsiz internet […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Eyüpsultan Belediye Başkanı Mithat Bülent Özmen’e tebrik ziyaretinde bulundu. “Belediyelerimizde, değişim sürecinde dikkat etmemiz gereken çok […]
Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) […]
TÜRK-İŞ tarafından bu yıl 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlaması Bursa’da yapıldı. Haberi Paylaşabilirsiniz sevgili emekçi kardeş Konfederasyona […]
Kıbrıs’ın Sahibi Biziz Prof. Dr. Ata Atun Bir dönemin ağızlardan düşmeyen cümlesiydi bu. Arkalarını Atlantik İttifakına ve Hristiyan dünyasına […]
Prof. Dr. Arzu Yorgancıoğlu, 3. mutluluk reçetesini de yazdı Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı’nda görev […]
29 Nis 2024 0
Uluslarararası Strateji Uzmanı Başkanı Şener Mengene,...17 Nis 2024 0
Eylül Aşkın Türkiye Haber Portalı’nda hazırlayıp...07 Kas 2021 0
AK Parti Denizli Milletvekili, TBMM Plan ve...24 Nis 2021 0
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın babası Rüstem Tatar...10 Ara 2020 0
Cumhurbaşkanı Tatar: “Türkiye’nin güçlü...02 May 2024 0
İstanbul’da binlerce konut inşa eden İMC Turizm İnşaat, Edremit Körfezi’nde ilk projesini Burhaniye Ören Ayaklı mevkisinde ‘Şefika Hanım Evleri’ projesini […]